Bizim emeklilerin üniversite okuyan ya da okumuş bir gence sordukları/sorabildikleri tek soru ‘’4 yıllık mı?’’ sorusudur. Gencin vereceği cevaba göre de emekli seviye değiştirir; sakalından, giyiminden girer üniversitenin iş getirisinden çıkar, doğruyu bilen, yönlendirici ses tonuna bürünür. İlginçtir, kitap okumayan, ağırlıklı vizyonu marketlerin indirimlerinden ve televizyon haberlerinden ibaret olan ortalama bir emekli her genci eğitim malzemesi olarak görür. Ona şekillendirilecek odun gözüyle bakar. Erken yaşta emekliliği gelmiş, okumayı unutmuş gençler de benzer, acınası cümleler kurar: ‘’Hala okuyor musun?’’, ‘’Okudun da ne oldu?’’.
Emekli ahlak anlayışı dogmatik ve içi boş biçimde öylece düzülür. 4 yıllık okunmalıdır, vatan sevilmelidir, temizlik imandandır, gece gezilmez, saç uzatılmaz, küpe takılmaz, etek giyilmez, cuma mübarektir vb. gibi kalıpçı, beleşçi kavramlarla sonuca gidilir. Bunların biriyle ya da birkaçıyla uyum göstermeyen genç yargılanır. Emekliliğin gerekliliğidir bu, ne bok yiyeceksin başka?
30 yıla yakın bir zaman sadece çöpleştirmek için üretmiş olan bir işçi ya da insanlığının özünden haberi olmayan genç için yaratma eylemi oldukça zayıflar. Tüm üretimi yaşamı devam ettirebilmek için gerekli olan tüketimleri karşılayabilmek adınadır. Bu üretim- tüketim ilişkisinin aynısı hayvanlarda da çalışır. Emekli ucuza almanın verdiği haz için market kataloğu tarıyorken, maymun incir yiyebilmek için savaşır. Farkı yaratım süreci oluşturur. Böyle adamın tek çıkış yolu mastürbasyon yaparak yaşamaktan geçer. Üretimini de dedikoduyla sahte yoldan yapar. Kendisini var edebildiği bir uğraşısı olmayan varsa da yabancılaştırılmış emekli, ölüm korkusunun da gıdıklamasıyla beraber agresifleşir ve mastürbasyona yönelir, sürekli birilerini çekiştirir.
Emeklinin bu yarışı iki çeşide bürünür. Ya, başkalarının üretimlerini dedikodu yoluyla eleştirerek kendisinin daha iyi yapabileceğini sıkar ya da kendi yapamadıklarını çocuklarına dayatarak onları rekabet nesnesi haline getirir. Mastürbasyonundan ancak bu şekilde zevk alır. Dedikodu yetersiz geldiğinde sosyal olarak yakın gördüğü çevresini rakip olarak görür ve çocukları ortaya atar. Genç, emeklinin düştüğü hatalara düşmemeli, ahlak kurallarına da uyarak hatasıza yakın bir gelişim gösterebilmeli, rakip ailelerin çocuklarına oranla ailenin övünç kaynağı olabilmelidir. Genç, iyiliğin faşizminde boğulmuştur.
Emeklilere göre her ‘’hobi’’, bir yaratım süreci değil bir gelir kapısı olmalıdır, bir fayda aracı… Bu tür emekliler kendisine sadık olacağına inanmadığı hayvana bile bakmaz, para kazandırmadığı için kitap okumaz, çıkarı olmasa kimseyle konuşmaz. Tüm eylemlerini yatırım üzerine kurur; sevap için camiye gider, sosyal sermaye için iletişim kurar, sporu bile iddaa oynadığı için takip eder.
İşte, ‘’4 yıllık mı?’’ sorusunun altında yatan budur.
0 yorum:
Yorum Gönder