Otobüs, ineceğim durağa yaklaşıyor. İstiflediğim bavullarımı kucaklayıp dar iniş kapısına yönelecekken otobüsün hızlandığını farkediyor, şoföre sesleniyorum. Karşılığında sert bir uyarı geliyor: "Düğmeye bas!". Durumu açıklamaya çalışıyorum. Şoför biraz daha söylendikten sonra bir sonraki durakta inmeme izin veriyor.Duracak düğmelerinin gerekliliğini anlayabiliyorum. Yaklaşımını ve ses tonunu anlamaya çalışıyorum.
Şoför çok az şey biliyor, özel ve iş yaşamında çok az şeyden yetkili.Yakaladığı ufacık ayrıntıya fanatikçe bağlanıp, yetkisini kullanıyor. Bu sayılı bilgi ve yetkiyi savunma fırsatını da kaçırmak istemiyor. O, otobüsün kaptanı ve tek yetkilisi. Biletin basılıp basılmadığını kontrol etmek, arkadaki boş yerleri görebilmek, yeşil ışığı tahmin etmek ve duracak düğmesine basıldığından emin olmak çok önemli. Bu disiplinlere karşı geldiğim için de beni haşlamalı ve kendisini kanıtlamalı. Bu bilgi ve yetkisi onu yolcuların üstüne çıkarıyor.
Daha önceleri de Ankara'daki bir dolmuş şoförünün bir yolcuyu "Bir lira verip de dolmuşu satın aldığını sanma!" diye fırçalarken izlemistim.
Yetersiz bilginin psikolojisini kendimde de izliyorum. Bir cümle okuyup bin cümle yazabiliyorum. Vizyonlar böyle çapsız kurulunca emeksiz öğrenilmiş bilgilerin doğruluğunu savunmak refleks haline geliyor.
Benzer reflekslerden birini de bu günlerde sokaklarda ve internette görüyorum. Semboller ve aforizmalar belki de önemsiz değildir ama tehlikelidir, temsil ettiklerinin içini boşaltabilir. Bayrak ve birbirinin benzeri aforizmalar her milli etkinlikte rol alır. Hepsinin günü farklı, anlamı aynıdır: az ve öz olmak.
Sembolize hayat kolaydır. Destekçi bulmak ve inanılanları savunmak zor olmaz.
Kütahya'da, sakalımdan ve bıyığımdan koyu bir mücahit olduğum sonucunu çıkaran ev sahibim tam 120 lira indirim yaparak evini bana kiraladı.
Sembolize hayat kolaydır. Destekçi bulmak ve inanılanları savunmak zor olmaz.
Kütahya'da, sakalımdan ve bıyığımdan koyu bir mücahit olduğum sonucunu çıkaran ev sahibim tam 120 lira indirim yaparak evini bana kiraladı.
Bu kolaylık ve emeksizlik her konumdan, her taraftan insan için geçerli. Sakal bırakıp,kapanıp müslüman, bayrak asıp vatansever, posterle solcu, Atatürk fotoğrafı ve dövmesiyle laik, 29 Ekim kutlamalarında Cumhuriyetçi, maden fotoğrafıyla sosyalist, ilahiyat okuyunca din adamı, evlenince eş, çocuk yapınca anne-baba olabiliyorsunuz. Başka bir benlik aramanıza gerek kalmıyor, diğerlerini keyfinize göre yargılayıp susturabiliyor, düşman, terörist damgası vurabiliyorsunuz.
Her şeyi biliyorsunuz.
0 yorum:
Yorum Gönder