Takip ediyorum.
İnsanlar birbirlerine dileklerde bulunuyor.
Sağlıklı olmak istiyorlar.
Huzurlu olmaktan bahsediyorlar.
Bereketten.
Bol kazançlı bir hafta diliyorlar.
En bolundan.
Cumanız mübarek olsun istiyorlar.
Aşk istiyorlar. Hep en iyisini, hep daha ateşlisini.
Dost arıyorlar, ne olursa olsun kalıpların dışına çıkmayacak.
Sağlıklı olup, çalışmaya devam etmek, kazanmak, daha çok kazanmak.
Biriktir, biriktir.
Para harcanmaz, biriktirilir.
Daha büyük mutluluklara ulaşmak için daha çok biriktirilir.
Kendine iyi bakılır.
Bu çarkın bir parçası olmak için sağlıklı olunmalı.
Sağlıklı insan gerek, sabahtan akşama kadar mızıklanmadan çalışacak.
Tembel adam yaramaz.
Tembelden iyi bir köle çıkmaz.
Sağlık diliyor, mutluluk diliyor, bol kazanç, iyi eğlenceler, güzel bir hafta sonu diliyor.
Kış günü evsizlere yardım diliyor.
Dilencilere bir lira veriyor.
Başarı diliyor öğrenciye.
Köle olmaktan mutlu.
Daha fazlasını istiyor, daha sağlıklı, daha eğlenceli, daha kazançlı, daha başarılı, daha zevkli, daha, daha, daha...
Dua ediyor,
Kölenin dini olur mu?
Aşk istiyor, aşk.
Hayret.
Sordu mutsuz, mutluluğun formülü ne?
Böyle bir yaşamda, mutsuzluk, umutsuzluk, tükenmişlik.
Hasta ediyorsa seni bu kölelik,
Hasta olmak mutluluk.
Hala insansın.
2 yorum:
Mutluluk hap değil, mutluluk bilimsel bir kavram değil. Mutluluğun formülü yoktur. Formül kelimesinin anlamını çat pat açıklamaya çalışan insanları anımsıyorum. Hani şunu televizyon programlarında insanlar kendini biraz ‘mutlu’ hissedebilsin diye mesnetsizce kafa yorup onu bir ‘’formül’’ bir program haline dönüştüren insanların gerçeğe benzer şov anlayışından söz ediyorum. Sonra anlayışımdan çekiniyorum. Bu yanlış bir anlayış, kelimeleri iyi seçmem gerek. İyi seçmem gerekiyor çünkü ben kelimelere yaslanıyorum. Sırtı eğri, ağzı sulu, ağzı açlıktan kuru, karnı gebelikten buruşmuş, kara kaşlı, sarı saçlı, beyaz yüzlü, kelimelere…çünkü benim sırtım, benim ağzım, sevgim, aşkım, azgın hislerim karşı kelimelerle çarpışıyor. Bak işte bu nedenle mutluluğun formülü yok. Bak bilimciler atomu çarpıştırıyor. Elbette tivi programlarını çekiştirmiyorum. Elbette bilimcileri küçümsemiyorum. Elbette insanım, elbette insan kalacağım. Neden çarpışır yoksa kelimeler neden çarpışırlar ki sahi neden, inanamıyorum neden…elbette… elbette mi! Sanırım elbette kelimesini boğdum. Acaba bir insan şuan öldü mü, yani bir kelimeyle bir yazının bitişi, ölümü denk düşüyorsa… Söyle mutluluğun formülünü soranlara ya da sor, dur hatırlat de ki; sen çocukken hiç kabız oldun mu? Fitil nedir bilir misin, ona onu iyice hatırlat sonra ‘densiz’ de ona. Ama bırak konuşsun onu dinle. İyi anlatırsa belki anlarız, anlarsak...
Bu yazıyı bir ay sonra tekrar okudum. Sanırım şu an mutsuz olduğum için bu yazıyı okuyup kendime iyi dileklerde bulunmak istedim. Her gün dilenen onca dilekten acaba kaç tanesi gerçekleşiyor diye merak ediyorum ve bunlardan benim payıma düşenin yüzdesini hesaplamaya çalıştığımda ne kadar mutsuz olduğumu anladım. O dileklerden sanırım payına düşeni alamayanlardanım ben...Ama olsun mutsuzlukta mutluluğun karşıtı olduğuna göre elbet bir gün mutluluk gelip beni de bulacak. Bütün mutsuzlar gibi... Kaç zamandır dilediklerimin tersinin olmasına diyecek bir sözüm yok. Olamaz da... Olsa ne yazar zaten? Yine de bütün dileklerin mutlu olmak için dilendiğine inanarak bu pazar gününde herkese bol bol mutluluk diliyorum:))))
Yorum Gönder