Yine bir haber… Dram desen değil, komedi desen değil, hiçbir şey değil.
Akıl alışıyor. Hayatın bir parçası gibi görünüyor bir süre sonra. Tekrar, yabancılaştırıyor.
Neresinden tutarsanız tutun.
-Neden vurdun?
-Selamımı almadı!
İşe gelmeyen kardeşini ev tüfeğiyle vurana ne demeli?
Ya da kardeşine tecavüz eden imama?
Ne diyelim, böyleyiz...
Karısını sopayla döverek öldürdükten sonra ‘’Her zaman nasıl dövüyorsam öyle dövdüm.’’ Diyen adama ne yapmalı?
Giyiminden dolayı tecavüzü hak gören, trafikte yol vermediği için adam döven, tahammülsüz, güvensiz, hoşgörüsüz toplumuz.
İşin kötüsü bunları hak ediyoruz.
Protesto hakkımızı kullandığımız için öldürülmeyi hak ediyoruz
.Gece sokağa çıktımız için tecavüzü ve faili meçhul bir ölümü hak ediyoruz.
Hapse girdiğimiz için çeşitli hastalıklardan ölmeyi hak ediyoruz.
Takım tuttuğumuz için ölümü hak ediyoruz.
Taraf olduğumuz için ölümü hak ediyoruz.
Annemizden öğrendiğimiz dili konuştuğumuz için ölümü hak ediyoruz.
Ömrü tükenmiş kurallara karşı geldiğimizde ölümü hak ediyoruz.
Eşcinsel olduğumuz için ölümü hak ediyoruz.
Madende, inşaatta, fabrikalarda işçiysek ölümü hak ediyoruz.
Yaşıyorsak ölümü hak ediyoruz.
***
Her şeye, tüm tükenmişliğe karşın bizi yönetenlere bakıyoruz. Büyüklere bakıyoruz. Bakanlara, başbakana bakıyoruz. Belki bir umut…
Onlar bizden beter:
‘’Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü’’
‘’Fakirin kömürünü zengin mi çıkarsın?’’
‘’Haddini bil ulan’’
***
Savaşıyoruz.
Severken, sevişirken bile savaşıyoruz. Öyle seviyoruz ki eşimizi, dostumuzu bile bir çırpıda kıtır kıtır kesebiliyoruz. Birbirimizle sürekli olarak uğraşma, kavga, mücadele içerisindeyiz. Spor yaparken savaşıyoruz, siyasette savaşıyoruz.
Yarışıyoruz.
Ama yine de savaşa karşıyız.
Son Gönderiler
0 yorum:
Yorum Gönder