Son Gönderiler

26.06.2014

Terzi'ye

                                              Kapandık…
Medeniyetle kapandık.
Seçimle kapandık.
Özgürlükle kapandık.
Kendimiz için değil, konumumuza giyindik.
İşe giderken, sokakta, evde veya tiyatroya gelirken nasıl giyiniyorsunuz?
Hiç Soyundunuz mu?
Günlük kıyafet seçiminiz için nerelere, hangi mağazalara gidiyorsunuz?
Bedeninize göre bir şey bulamıyor musunuz?
Sizler için bir Terzi’miz var.
Tek şartı: Medeni olmak.
Sokrates’in ardından insanın varoluşunu düşünce ve eyleme oturtan felsefe, Descartes’in deyişiyle, ‘’medeniyetin boyutudur’’. İnsanın kendi kalıcı niteliğinden hareketle oluşturduğumuz medeniyet, insan için, insana özgü ve insandan ötürü belirlenmiştir. Ne zaman insan kendinden kopartılmış, kendisini felsefesiz bir tarihe, tam, istenildiği gibi olmayan insansı bir düzene ve onun yukarıdan indirdiği yargılarına teslim olmuşsa işte o zaman felsefesiz insan doğar. Gerçek sorun da, her gün oynadığımız bu oyunun, felsefesiz bu düzenin, varlığını, insanın yapısal özelliklerine dayatmasıdır. Descartes’i çoktan bitirdik, düşünce ve eylem bütünlüğünü tükettik. Seçeneklerimiz belli: S, M, XL; tek yapmamız gereken ayna karşısında üzerimize yakışıp yakışmadığına bakmak. Milliyet giysileri, cinsiyet giysileri–renkleri, meslek giysileri, toplumsal sınıf giysileri… Hangisini giyebilirsek, hangisine gücümüz yeterse…
Ne zaman soyunacağız?
Sokrates ve Aurelius’a göre insanın gerçek eğilimlerini, içgüdülerini, doğal yapısını ya da özünü keşfetmek için, bütün belirsizliklerden önce onun varlığından bütün dış ve rastlantısal özellikleri kaldırmamız gerekir. İnsanın özü, dış koşullarla değil, sadece kendisine verdiği değere dayanır. Giysilerin olmadığı bir toplumda; Ekselans rütbesinin, Tozluklarının liderliğinin, Nina’nın, Karlos’un, Barbarlığın, sınıfsal, toplumsal ayrıcalığın hiçbir önemi hiçbir kademesi yoktur. Öyle ki, çıplaklık tavafta bile kutsallaştırılmıştır. Rollerin, ‘’Terzi’’ tarafından belirlenmediği, çıplak bir toplumda insan; ancak düşüncesi ve bilinçliliğiyle betimlenebilir ve tanımlanabilir. Soyunmuşların arasındaki Nina elbiseyle özdeşleştirilmeyecek, fiziksel bir nesne haline getirilmeyecektir.
Oyun bitti.
Sipariş kalıplara girecek miyiz?
Barbarlar ve Tozlukları gibi Holistik mi olacağız?
Egosentrik Ekselans mı?
Yoksa Homosentrik Terzi mi?
Yoksa Terzi’yi işsiz mi bırakacağız?


SDÜ Sahne Sanatları Bölümü, Dünya Tiyatro Günü’nde Sahnede

SDÜ Sahne Sanatları Bölümü her yıl rutin olarak düzenlediği 27 Mart Dünya Tiyatro Günü etkinliklerine bu yıl da yepyeni iki oyunla giriyor.
Slawomir Mrozek’in yazdığı, Öğretim Görevlisi Bülent Özbirgül’ün yönetmenliğini  Öğr.Gör. Evren Nazım Arat’ın Dramaturgisini ve Öğr.Gör. Özlem Aliyazıcıoğlu’nun Sahne Tasarım Danışmanlığı’nı üstlendiği ‘’Terzi’’ adlı oyun,  çökmeye yüz tutmuş bir düzenin simgesi olan Ekselans ile düzeni işgal etmeye gelen Barbarlar’ın iktidar mücadelesini konu ediniyor. Kültür, medeniyet ve varoluş temalarını işleyen, ironik bir üslupla sergilenen oyunda Sahne Sanatları Bölümü dördüncü sınıf Dramatik Yazarlık, Oyunculuk ve Sahne Tasarımı öğrencileri rol alıyor:

Reji Asistanları
Mehmet Salih Sezgin, Ahmet Meriç Yazal, Umut Onur Çöpür, Fatih Buğra Akbaş, Berker Ulu

Oyuncular
Aykan Yılmaz, Tolga Kortunay, Ezgi Bahar Karaarslan, Fatih Altınağaç, Ali Ulvi Gülşen, Çağla Özavcı, Pınar Efe, Tuğçe İka, Handan Ölçener, Eray Soykan, Mustafa Dincir

Sahne Tasarımı
Batuhan Bozcaada, Dilşan Titizcan, Aytaç Özsatmaz



* S.Mrozek'in ''Terzi'' Oyununa

0 yorum:

Yorum Gönder